ölüme inat

#49883 - bu entryi ortalama 108 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. Yazarken sema karanlık ruhum için sabah yok
    El kalemde mumları yak eski kadehe şarap koy
    Ankara’da deniz bende uçmak için kanat yok
    Hiçbir şiirin içinde bu ruhum gibi sanat yok.
    Ölüme inat yazıyorum bu sayfa kalbe huduttur
    En güzel hikayedeydik insanlığını unuttun
    Tenimi kuruttun bu şehirde tek buluttun
    Üzülme bazen ölmek bile insan için umuttur
    Kahve bardağından yüzüme doğru vuran sıcaklık
    Yaz gününde kaldı aşk ve mevsimimiz kış artık
    Ruh halim bozuk plakta dönüp duran bi’ şarkı
    Biz bir hayal kurar onun da birden içine sıçardık
    Mastar eklerinde kaldı bütün fiiller
    Dile gelince geceyi gündüz eden soğuk şiirler
    Sırtım yere gelmedikçe döner gider değirmen
    Ve bi’ gün tanrı olsanız da karşınızda eğilmem

    Nakarat:
    Gel limanıma gemileri yak
    Ben ölümüne yazıyorum ölüme inat -gel-
    Aklımın ucunda birileri var
    Bana birileri ‘git’ diyor birileri ‘kal’


    Verse 2:
    Bi’ dağ misali gururlu bi’ duruş sonra duruldum
    Bi’ kuruş yoktu cebimdeki isteseydim bulurdum
    Bi’ buluşmaydı gökyüzünde nefretim ve umudum
    Nefretim kazandı ben de azat ettim bu ruhu
    Günahın güruhuydu yeryüzünde tek melek
    Bir asır sonra gelip senden tutunmamı bekleme
    Kâbus ol bu sonbaharda delir kapımı tekmele
    Ne kadar cambaz olursan ol takılıcan direklere
    Ölüm bahçesinde en kırmızı gül benim
    Dün denen yalanla geçti bak en güzel günlerim
    Dün değil bugündeyim bu dün senin bugün benim
    Ve öyle sert de değilim eğer gülseniz gülümserim
    Bi’ ilham kaynağım yok elli beş senelik radyolar
    Evimde çalar, yatak odamda kırk senelik karyolam
    Otuz senelik aşk da bi’ gün yuvarlanır dar yola
    Ben yirmi senelik adam bindim hayat denen kamyona

    &booyaka

    10/12/2015 21:12
        heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 
    #49883