2025 yılında metrobüsle işten eve dönerken hala daha microphone mafia'nın 96 yılında yayınladığı albümü falan dinliyorum. yaratılan endüstri her gün milyon tane sözde rap şarkısı çıkarıyor aynı tornadan ama bunların içinden dinlenebilecek olanlar çok nadir.
hayatlarımıza dair, yaşadığımız memlekete dair zerre gerçek bir şey içermeyen bu apolitik vasata bizi razı etmeye çalışan her kim varsa ta anasını avradını sikeyim.
kürek dolusu boku ağzıma ittirmeye çalışıyorsun orospu çocuğu, abi bak arabada çalmalık banger iş çıktı fırından sıcak diye de ben metrobüsteyim amına koyayım. bana araba markalarından bahsediyorsun; bir araba, bir emekçinin kaç yıllık emeğine denk biliyor musun babasının prensesi? biz işçilerin gerçeğiyle senin şarkında anlattığın bütün orospular süslenip toplandık semti arasında herhangi bir bağlantı kuramıyorum, kusura bakma esmer çocuk.
*sözlük, işçiler: yaşamak için emeğini satmak zorunda olan herkes.
artık sıkıldım, pazarlaması iyi diye, ortama ayak uydurayım diye bok gibi olduğu kilometre öteden belli bir ürüne şans veremem. abi iyi işte, hype şarkı olmuş, ne bileyim, endüstriye dair bir fikrim yok zaten, zaten üretimden yabancılaştırıldım, şarkıyı söyleyen rapçi bile ortaya çıkan ürüne yabancı, ses teli ve kalemi de elinde tuttuğu mikrofon gibi bir metadan fazlası değil artık ama, ama ne bileyim, bu layık görülmüş, önüme bu konmuş, kafa sallatıyor işte, güzel olmuş... diye yarım ağızla kötü bir sirki övemem. sermaye egemen bir toplumda dayatılan vasat neyse ona razı olmak, bence tek seçenek değil.
e biz biraz da bunun mücadelesini veriyoruz. şu mikrofonu ağzına almadan önce bir kavra, bir hisset, bu kadar yabancı kalma mevzuya. güzel şeyler, çirkin şeyler, anlatılacak sonsuz şey varken emin misin yine de havlamak istediğine? biraz da bunun için sürüyor bu kavga ve sürecek.
en zifiri karanlıkta, büyük bir fedakarlıkla hepimiz için mücadele edenlere selam olsun.
yaşasın 1 mayıs!