karaçalı incelemesi - mahvedilen potansiyel - bol sözlük

karaçalı incelemesi - mahvedilen potansiyel



başlık no:27921 okunma:2103



  1. 2009'dan beri fanı olduğum Karaçalı, son yıllarda iyice sıfırı tüketti. müzik konusunda kendisine bağladığım umudu yerle bir etmesinden dolayı Bu yazı, sitem, hayal kırıklığı ve veda yazısı olacak.

    Yazıda sadece karaçalı'yı değil, sürü psikolojisine sahip vasat dinleyici kitlesini de eleştirdim.

    bu saatten sonra isterse dünyanın en iyi albümünü veya şarkısını yapsın; umurumda değil.

    yazıyı tek parça olarak şu linkten okuyabilirsiniz: soyut0.blogspot.com


    Giriş

    Yeni stilleri ve tarzları baştan yerin dibine sokan bir muhafazakarlığı sevmesem de son yıllardaki Türkçe rap piyasasının özellikle genç kitleye yayılan popüler taraflarına baktığımda, eski dönemlere nazaran ciddi bir kalite düşüşü olduğunu düşünüyorum. Bu kalite düşüşüne rağmen popülerliğin artması ise dinleyici kalitesinin de azaldığını gösteriyor.

    Bu yazımda, iyice pespayeleşme kuyusunun dibine doğru ilerleyen ortamda, her şeye rağmen bu müziğe olan sevgimden dolayı aklıma geldikçe beni üzen bir konuya değinme ihtiyacı hissettim. Bu konu: Karaçalı'nın potansiyelini yeterince kullanamaması.

    Uzun yıllardır fanı olduğum ve beni Türkiye'deki rap müzik konusunda umutlandıran Karaçalı, uzun yıllardır insanları büyük hayal kırıklıklarına uğratıyor. kendisinin Sadece müzik olarak değil, kişisel özellikleri itibariyle de bütün umutları yok eden bir hüviyete sahip olduğunu gördük.

    Bugünkü genç ergen kitle müzikten anlamıyor diyen sözüm ona bilgili ve olgun dinleyiciler zamanında ne kadar bilinçliydi?

    Karaçalı özelinde baktığımda bugünkü ergen dinleyicileri eleştiren ve küçümseyen ‘bilinçli’/’iş bilen’ dinleyicilere şunları sormak istiyorum:

    * Bizler bugünün dinleyicilerini eleştirirken geçmişteki dinleyicilerin kalitesinden ve ferasetinden ne kadar eminiz?
    * Hak etmediği hâlde bir sürü övgüye boğduğumuz isimlere ve kendimize bakıyor muyuz?
    * Bugünkü dinleyicileri eleştirirken iğneyi kendimize batırıyor muyuz?
    * Üzerine biraz daha düşüldüğünde çok güzel olabilecek olan vasat şarkıları ve albümleri gereksiz yere övmedik mi?
    * Kendisinden bağımsız şekilde tespit yapamadığı hâlde kendi zamanınızı aşırı yüceltmiyor musunuz?
    * Tek işiniz sürü psikolojisi içerisinde ezberlenmiş lafları sıralamakken kendinizi olgun dinleyici mi zannediyorsunuz?

    Bu soruların cevaplarını yazımda bulacaksınız.

    Yazıda ayrıca kendimle ilgili de bazı şeylerden bahsettim çünkü bu saatten sonra Karaçalı isterse dünyanın en iyi şarkısını veya albümünü yapsın; umurumda değil. Sosyal medya sayesinde o saygı duyup gözümüzde büyüttüğümüz rapçilerin ne kadar saçma sapan, boş beleş, karakter sorunları olan insanlar olduğunu gördük.

    Karaçalı’nın biyografisinden konumuza başlayalım.

    1. Karaçalı (a.k.a. Muhammed Ali, Keysi, Karachali) Kimdir?

    Gerçek ismiyle Erdem Serkan Karaçay, 27 Mayıs 1983'te İstanbul'da dünyaya geldi(Aslen Karadenizlidir). 2000 yılından itibaren ciddi olarak rap müzikle uğraşmaya başladı. 2002 yılında Radyasyon'la (Radi Menfi) tanışan Karaçay, Trajedi adında bir underground rap grubu oluşturdu. Daha sonra bu birlikteliği Sefalet Records adı altında bir home stüdyo kurma seviyesine taşıdı. O yıllarda Karadeniz Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümünü kazandı. Trajedi grubunun yayınlanan ilk işi Savaş Molası adlı şarkıdır.

    Çalışmalarına devam eden Karaçalı'nın kariyerindeki dikkat çekici ilk çalışması olan 8 şarkılık Mezar Virtüözü albümü 2006 yılında yayınlandı. Bu albümle undergroundun ilgisini toplayan Karaçalı aynı yıl 13 şarkılık Gypsy Frijit albümünü çıkardı. Bu albümle çizgisini iyice belli eden Karaçalı yavaş yavaş kendine has bir yer edinmeye başladı. Çalışmalarıyla beraber tanınırlığı artan Karaçalı, Saian, Şehinşah ve Patron gibi isimlerle tanışarak Tr Self Confusion adında yeni bir oluşum kurdu. Oluşumun ürünlerinden olan Patron'un Söndürülmüş Yıldızlar ve Şaşal albümünün prodüksiyonunu üstlenen Karaçalı mcliğinin yanı sıra prodüktör ve beatmaker olarak da isminden söz ettirmeye başladı. Yakın arkadaşı Radyasyon'un Türbülansın İçi Koma adlı albümünün de prodüktörlüğünü üstlendi.

    Karaçalı, kariyerinin en iyi albümü olarak değerlendirilen Şimdi Git Zombi’yi 2008 yılında piyasaya sürdü. Albüm piyasa çıktıktan sonra çok sayıda övgüye mazhar oldu ve pek çok dinleyici tarafından Türkçe Rap Tarihi'nde çıkmış en iyi albümlerden biri olarak değerlendirildi. Karaçalı albümde ağırlıklı olarak deneysel ve abstract hiphop tarzını benimsedi. 2009 yılına gelindiğinde Karaçalı'nın ününü daha da artıran Battle Royal albümü piyasaya sürüldü. Beraber pek çok çalışmaya imza attığı Saian'la yaptıkları bu albüm underground çevrelerinde bomba etkisi yarattı. Türkiye'deki en popüler Hip Hop portalı olan Hiphoplife.com.tr adlı sitede albüm indirilmeye sunulduğunda, yoğunluktan dolayı site kitlendi.

    Battle Royal albümü üzerinde çalışırken bir yandan da kendi solo albümü üzerinde çalışan Karaçalı, bu solo albümünü 2010 yılında Blow Up 9.69 adıyla yayınladı. Battle Royal kadar popüler olmasa da Karaçalı'nın nevi şahsına münhasır özelliklerinin hâlâ güçlü şekilde yerli yerinde durduğunu ispatlayan Blow Up 9.69, Karaçalı'nın son solo albüm çalışması oldu. Bu albümden sonra müzik anlamında büyük bir suskunluğa bürünen Karaçalı, uzun tarih aralıklarına sahip olsa da hâlâ yayınladığı çalışmalarla adından söz ettirmeyi başarıyor.

    2. Karaçalı’nın müziğiyle tanışma hikâyem

    Yanlış hatırlamıyorsam 2008 ya da 2009 yılıydı. O zamanlar koyu bir Sagopa Kajmer fanıydım, sürekli Melankolia Family (MF) çevreleriyle takılıyordum. Haliyle Sagopa Kajmer’e ‘düşman’ olduğunu düşündüğüm rapçileri pek dinlemiyordum. Çünkü Sagopa’nın yaptığı açıklamalar bilineceği üzere sürekli olarak Türkçe Rap piyasasına küslüğünü ve kızgınlığını gösteriyordu. Ayrıca Türk rap piyasasında Sagopa seviyesinde söz yazan kimse olmadığını düşündüğüm için ‘ötekiler’i dinlemeye lüzum bile duymuyordum. Öbür taraftan o zamanlar ben de arkadaşımla beraber onların reklam dükkanlarında çubuk mikrofonla amatörce rap yapıyorduk.

    Bendeki Sagocu kişiliği güçlü şekilde devam ederken internetteki gezintilerim esnasında Karaçalı’nın Pisikodelici ve Yakın Kıyamet şarkılarını görüp dinlediğimde undergrounda bakış açım bir anda değişti. Yeni keşif yapmış bilim adamı gibi ağzım kulaklarıma varmıştı. O andan itibaren büyük bir araştırmaya koyulmuş ve diğer şarkılarını da dinlemiştim. Bazı şarkılar hariç genel olarak çok başarılı bulmuştum. Her şeyden önce gayet kendine özgüydü. Sagopa seviyesinden çok uzak olsa da birbirinin kopyası underground rapçilerinin arasından sıyrılmayı başarıyordu. Kısa süre sonra o dönemki çevreme dinletmeye ve tanıtmaya başladım. Bir müddet sonra kendisinin iyi bir takipçisi ve fanı oldum. Zaten o dönemlerimi hatırladığımda fazlasıyla fanboylaşmaya meyilli biri olduğumu hatırlıyorum. Sanki böyle hayranı olunacak birileri arıyor gibiydim.

    Malumunuz 2008’den sonra Sagopa Kajmer tarzında bazı değişiklikler yaptı. O meşhur 2003-2007 geyiğine hiç girmeye gerek yok. Her neyse… Bu tarz değişikliği beni de etkiledi ve üzerimdeki Sagopa etkisi yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Karaçalı’yla beraber undergrounda yaptığım giriş, zamanla derinleşti ve Da Poet ve Raziel gibi çok başarılı isimlerle karşılaştım. Üzerimdeki Sagopa etkisi azaldıkça underground etkisi artıyordu çünkü bu adamlar Sagopa kadar ünlü değildi; daha samimi geliyorlardı, en nihayetinde senin benim gibi sıradan insanlardı. Bu yüzden olsa gerek Karaçalı, benim için bir nevi yeni bir Sagopa Kajmer olmuştu.

    3. Karaçalı’yı abarttığımı anlamam

    Sagopa’nın beni etkileyen sözlerini ve müziğini Karaçalı’da bulduğumu düşünüyordum. Fakat yaş ilerledikçe Karaçalı’nın o kadar iyi olmadığını fark etmeye başladım. Vokali ve tekniği iyi olmasına rağmen çoğu şarkıda anlamsızlık ve özensizlik gözüme çarpıyordu. Bazı şarkılarda iyice açığa çıkan “hemen bitsin” çabasının kokusu dinleyiciye kadar geliyordu.

    Karaçalı’yı mutlulukla insanlara tavsiye ederken zamanla “Sen bunu bu kadar övüyorsun da sözleri çok saçma ve ne dediği anlaşılmıyor.” tarzı tepkiler almaya başladım. Bahsettikleri eleştiriler benim de dikkatimi çekiyordu fakat benim açımdan Sagopa’dan sonraki boşluğu doldurduğunu düşündüğüm için bu tarz detaylara pek takılmıyordum. Zaten o dönemde kimsenin Sagopa düzeyinde söz yazmasını beklemiyordum. Fakat hakikaten sorgulayıcı baktığımda Karaçalı’nın bazı şarkıları hariç genelinde kaleminin sorumluluğunu eline almış bir rapçi görüntüsü yoktu. Ortada sadece beklentiyi ve kalite çıtasını düşük tutan dinleyicilerin gereksiz ve aşırı abartılı övgüleri vardı.

    2011-2012 gibi oluşan bu hissiyat son 5-6 senede iyice oturdu yerine: Karaçalı o kadar iyi bir rapçi değildi. Evet, piyasadaki diğer isimlere göre gayet iyiydi, belki de underground içinde tepeye oynuyordu; fakat dediğim gibi dinleyiciler çıtayı artık ne kadar aşağı çektiyse, -bazı şarkılar hariç- genelde çok sıradan olan bir ismi “efsane” olarak niteleyebiliyorlardı. O yüzden bugünkü sözüm ona ergen dinleyicileri eleştiren insanların geçmişteki hâlini hatırlayınca çok gülüyorum. Hepiniz aynısınız.

    3.1. Dinleyicilerdeki abartma meyli ve sürü psikolojisi

    Emin olun, sadece bugünkü ergen nesilde değil, geçmişteki dinleyicilerin çoğunluğunda sürü psikolojisine uyma meyli vardır. İnsanlar kendini underground dünyasını biliyormuş gibi göstermek için klişe övgüleri tekrarlamaktan başka bir iş yapmıyorlar. Güya, “Karaçalı hak ettiği yerde değil abi.” deyince kendilerini farklı, olgun ve bilgin sanıyorlar. Vasatlar sizi!

    Yukarıda dediğim gibi en ünlü şarkılarında bile “oldu-bitti” havası sezilen ve ne kendisine ne de dinleyicisine saygısı olan birisi hak etmediği hâlde göklere çıkarıldı. Fakat buradaki kritik olan durum Karaçalı’nın potansiyeli için değil piyasaya sürdüğü çalışmalar itibariyle gereksiz övülmesiydi. Yoksa sadece potansiyeli için övülse bu övgüler nispeten makul karşılanabilirdi.

    Dinleyicilere dikkat çekiyorum çünkü Karaçalı’nın tembelliğindeki, aceleciliğindeki ve vurdumduymazlığındaki sebeplerden birisi dinleyicilerin pespayeliği. Sanki ömürlerinde hiç rap dinlememiş gibi şarkıyı yapan adamın bizzat kendisinin saçma olduğunu söylemesine rağmen çok sıradan şarkıları övgüye boğdular. Karaçalı’nın en iyi çalışmalarından görülen şarkılarda bile var olan ucuzlukları sanki iyi bir iş yapıyormuş gibi yok saydı bu kalitesiz dinleyici sürüsü.

    Dinleyicilerle bağlantılı bir diğer önemli etken, piyasanın leşliği. Çünkü bizim memlekette adamakıllı kitap okuyan, kültürlü, araştırmacı rapçi sayısı bir elin parmağını(o kadarından da emin değilim) geçmez. Türkiye’deki rapçiler o kadar kötü ki, böyle bir ortamda bütün vasat işlere rağmen Karaçalı bir anda hak etmediği övgüleri aldı. Karaçalı bile böyleyse diğer ünlü rapçileri siz düşünün.

    Piyasa, ün meraklısı, primci, iki cümleyi bir araya getiremeyen, kültürsüz, ot çekmeyi marifet sanan, boş beleş adamlarla dolu. Onların hiçbiri konuşulmaya değmez ama ben Karaçalı’nın potansiyelini ve yeteneğini gördüğüm için sıkı bir takipçisi olmuştum. Böyle geniş bir yazıyı da bundan yazıyorum zaten. Türkiye’de nasıl leş bir rap ortamı varsa artık övgüler çarçur ediliyor. Şunu unutmayın: İyi dinleyici olmak, en az iyi rapçi olmak kadar (belki de daha fazla) önemlidir.

    Mesela Teoman Karadeniz (Dj Crowl), 2009’da Radyo Understation’da Karaçalı ve Saian’la yaptıkları Battle Royal albüm röportajında bahsettiğim konuya benzer şeyler söylemişti. Karadeniz, Türkiye’de dinlediği tek isim olarak Karaçalı’yı sayıyordu fakat birisi kendisine “Sen bu adamı dinliyorsun da, şöyle güzel bir sözünü söyle.” dediğinde cevap veremediğini söylüyordu. İşte bu durum tam da anlatmak istediklerimi anlatıyor. Karaçalı sesle ve tarzla her şeyi hallederim zannediyor fakat yanılıyor. Ne dediğini kendisinin bile anlamadığı şarkılarla kaç yıldır olduğu gibi anca böyle yerinde sayıyor. Daha profesyonelleşme adına hiçbir şey yapmamışken sonra bir de “Rap müzikte para yok.” diye ağlıyor.

    Burada yazdıklarımı ve Karaçalı'yı anlamak için 2009’daki o radyo yayınını dinlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Karaçalı kendi zihniyetini güzel özetliyor: (bkz: saian karaçalı radyasyon pia radyo understation yayını)

    Karaçalı'nın dinleyicilerden ve Dj Crowl'den gelen sorular karşısında verdiği şu cevaba dikkat edin(aynen yazıyorum): " Şey gibi olmasın: 'Burada ne dedin?!' Öyle bi' şey yok yani. dedik işte! Zaten kayıtların hemen hepsine de tek kanal girdik. Maximum iki kanallı kayıt yaptık. Çoğuna back vokal bile doğru düzgün yapmadık ya da kaçan back vokallari oturtmadık. Direkt mixledik falan." (26:49)

    Bunları iyi bir şey yapmış gibi anlatıyor. İnanılmaz.

    Böyle zihniyetteki bir adamın yükselememesi o kadar doğal ki. “Karaçalı hak ettiği yerde değil” lafı aslında diğer rapçilerin pespayeliğinden kaynaklanan bir durum. Yoksa bu yayındaki lafları eden birinin şu an aldığı övgüler ve saygı aşırı derecede abartı. Adamın ne müziğine saygısı var, ne dinleyicisine.

    Popüler söylemleri kutsal sözmüş gibi benimseyen ve aynı underground ortamı gibi vasat ve sürü olan dinleyici kitlesine Karaçalı örneğinde sorularım var:

    “En iyi söz yazarı” olmak demek;

    - Azize Veda gibi bir şarkıda “Çükünün kökünü öpeyim.” demek midir?
    - Sonraki yıllarda yine çok tutulan Söz Ver’de “Götten ıkın aslan” veya “Ben PES 9 sen FIFA Soccer” demek midir?
    - Bir şarkısında geçen sözün anlamı sorulduğunda “Burada ne dedin diye sormayın. Dedik işte.” demek midir?
    - Hiçbir şey anlatmayan onlarca şarkı yapmak mıdır?
    - Kör Dövüşü gibi kendisine çok uygun bir partner bulduğu şarkılarda bile arkadaşını siklemeyen verseler yazmak mıdır?
    - Muhammed Ali ve Gönüllü Mendaburları gibi kötü bir şarkıyı sırf “Freestyle yaptım, boşa gitmesin.” diyerek albüme koymak mıdır?
    - Battle Royal albümünde ve pek çok şarkısında olduğu gibi anlamsızlıkla övünmek midir? (Madem böyle hiç uğraşma, internetten birkaç tane tekerleme bul, onları oku kardeş, niye yeni şarkı yapıyorsun?)
    anonim
    20.7.2019 11:27 ~
    heart_plus : 9 stat_minus_2 : 0 




  2. “Efsane” olmak demek;

    - “Albümü hemen hızlıca yaptık verdik. Bize hiç soru sormayın.” demek midir?
    - Kariyerinde dinleyiciye verdiği sözlerin %95’ini tutmamak mıdır?
    - Yalancılığa varan tavırlarında ısrar etmek midir?
    - Dinleyicileri yüz üstü bırakmak mıdır?
    - Müzisyenlerin üzerinde aylarca uğraştığı çalışmalar varken sanki marifetmiş gibi “Hemen yazdık, yazar yazmak okuduk.” demek midir?
    - Dinleyiciler geçmişte, ‘bu adam ileride çok saygın olacak’ derken, fitnessçı vasat tiplerin sosyal medyada kendini bir şey zannettiği birisine benzemek demek midir?

    Şimdi şu ‘potansiyel’ konusuna gelelim.

    4. Karaçalı’nın potansiyeli

    Yaptığı işler ve aldığı övgüler arasında büyük bir dengesizlik olan Karaçalı’yı, her şeye rağmen POTANSİYELİ itibariyle Türkiye’nin Sagopa Kajmer ve Ceza’dan sonraki üçüncü ismi olarak görüyorum.

    Bir kere bence en çok öne çıkan yönü, sesi, stili, cümle virtüözlüğü ve okuyuş tarzı. Bu konuda Türkiye’de belki de –potansiyel olarak- en iyisi olabilir.

    Kişisel yaşamında nasıl sorunlar oldu çok emin değilim. Kadıköy Acil tayfasıyla zamanında yaşadığı sorunlar veya bu işten para kazanamaması rape küsmesine sebep olmuş olabilir fakat kendisinin en iyi olduğu düşünülen zamanlarda bile Karaçalı o kadar iyi çalışmalar yapmıyordu ve yine potansiyelini kullanamıyordu. Bana göre en iyi albümü olan Şimdi Git Zombi’den çok daha iyilerini yapabileceğinden eminim fakat ne olduysa bir türlü hayal ettiğim seviyeye gelemedi.

    Geçmişe baktığımda ilk başta Karaçalı’yı çok sevmemin onun stili, kumaşı ve potansiyelini keşfetmemden kaynaklandığını görüyorum. Yoksa mesela erken dönem en ünlü parçalarından biri olan Azize Veda bana göre çok amatör ve çok komik bir şarkı. İnsan utanır bu şarkıyı piyasaya sürmeye. Evet içerisinde güzel sözler, cümleler ve şairane bir üslupla oluşturulan güzel bir atmosfer var fakat 2006 yılı o kadar geç bir dönem değil. Mesela Azize Veda’nın yer aldığı Mezar Virtüözü albümünde Sefalet Ekspresi (Karaçalı’nın en sevdiğim şarkılarından biridir.) kafamdaki Karaçalı’nın o dönemde neler yaratabileceğinin güzel bir örneğiydi. Yani demek istediğim, Karaçalı’yı eleştirdiğimde gelen “O dönemleri hesaba katmıyorsun.” yorumu pek tutarlı değil. Böyle bir anakronizme düşmemeye dikkat edecek kadar sağduyu sahibi olduğumu düşünüyorum.

    Her şarkının kendine has tarzı olduğu için kategorilere ayırarak Karaçalı şarkılarına genel bir bakış atalım:

    5. Karaçalı şarkılarına genel bir bakış

    5.1. Battle ve diss şarkıları

    Karaçalı’nın bu konuda iyi olduğunu düşünüyorum fakat yine de çok yeterli bulmuyorum çünkü Battle Royal albümündeki Battle Royal şarkısına bakalım. Karaçalı’nın o şarkıdaki verse’ünden bir şey anlayan var mı? Veya yine battle diyebileceğimiz önceki şarkılarından Türk Blade’i neden sevdiğinizi doğru düzgün şekilde bana açıklar mısınız?

    Battle demek, “beat üstüne okuyum da nasıl okursam okuyum.” demek midir? Hatta battle şarkılarda öyle sözler gerekir ki, diss olmadığı hâlde kendinize koruyucu bir fanus oluşturursunuz. Crysis’de güç moduna almış gibi kendi yeteneklerinizi sonuna kadar sergilersiniz. Çünkü battle şarkılarda dissin kısıtlayıcılığı yoktur. Battle şarkılar, disse göre çok daha özgür ve rahat bir ortamdır. “Hemen yetiştiriyim” diye bir derdiniz genelde olmaz çünkü.

    Fakat Battle Royal şarkısında Karaçalı ne yapıyor, çoğu şarkıdaki gibi?

    “Yaa kim uğraşacak? Beate uygun bir şeyler yazıyım da bir an önce bitsin.” tadında sözler yazıyor. Mesela aynı albümdeki diğer verselerinde en azından ne dediği anlaşılıyor fakat yine de potansiyelinin çok altında. Eğer Söz Ver şarkısında saçma sapan sözler ve kafiyeler yerine adamakıllı bir şeyler yazsaydı, o şarkı daha çok kişiye ulaşırdı.

    Bakın Karaçalı’nın Satalay Katana veya Vortex gibi bazı şarkılarda manayı bırakıp ryhme ve flowa odaklanması gayet normal. Benim bunlara lafım yok, ki bu şarkıları da çok severim. Bazı şarkılarda elbette stiller deneyebilirsiniz. Aksi takdirde kendinizi tekrar edersiniz fakat her şarkıda aynı kafa yapısı olmamalı. Müzik yapmak o kadar kolay mı? Böyle bir işe kalkışıyorsan biraz beynini yoracaksın. Öyle değil mi?

    5.2. Duygusal ve romantik şarkıları

    Sanırım Karaçalı’nın ünlenmesinde en fazla payı olan şarkılar bunlar. Ben de bu şarkıların hem özgünlük açısından hem tarz açısından övülmeye değer olduğunu düşünüyorum. Karaçalı’nın sözlere en çok dikkat ettiği çalışmalar büyük ihtimalle bunlardır. Keşke bu şarkılardaki hassasiyeti diğer şarkılarda da gösterse diye düşünüyor insan. Çünkü lirikalite, aşk şiirlerinden ibaret değildir.

    Romantik şarkılarda şiir tarzında yazılan sözleri diğer şarkılara layık görmemek, rap müziğe, kendine ve dinleyicilere saygısızlıktır, ayıptır.

    5.3. Karanlık, karamsar ve melankolik şarkıları

    Bu yazının en güzel kısmına geldik. Bu şarkılar söz konusu olduğunda “İşte Karaçalı, işte bu!” diye bağırmak istiyorum.
    Bu kategoriyi isimlendirmede zorlandım açıkçası çünkü bu kategoriye giren şarkıların dozajını kesin olarak belirlemek çok zor. Karaçalı bu şarkılarda söz ve duygu denizinden elinde tuttuğu kaleme özgürce mürekkep çekerek yazmış sözlerini.

    5.4. Politik şarkıları

    Bu türde az şarkısı var. Zaten kendisi röportajlarda siyasetten bahsetmek istemediğini söylemişti.

    Kurşunlar altında çok güzeldi. Gömlek Cebimde Ermeni Kartı’nın politik mesajları tartışılsa da müzikal açıdan başarılı bir şarkıydı. Bu iki şarkı haricinde Karaçalı siyasi görüşlerini genelde farklı şarkılarında bir iki cümleyle anlatma yolunu seçiyor.

    5.5. Diğer şarkıları

    Karaçalı’nın türünü net olarak belirleyemediğim veya belirlemek istemediğim bir sürü şarkısı var. Bu kapsama giren parçaların çoğunu seviyorum.

    Mesela At Avrat Silah bunlardan biri. Şarkıyı nasıl tanımlasam onu kapsamayacak bir özelliğe sahip. Veya Söz Bir Yemin Bir, Ölümsüz vb.

    Bu kategoride üzerinde en çok durmak istediğim şarkı, Satalayt Katana. Organiza Oluyoruz 1’in adamakıllı birkaç şarkısından birisiydi. Şarkıda Karaçalı’nın verse efsaneydi. Şimdi bu şarkı çıktığında kimse lirikaliteyi eleştirmedi. Neden? Çünkü kendi stilistliğinde vadettiklerini rahatlıkla karşılayan bir versetü. Fakat bu şarkıya özel olması gereken tarzı alakalı alakasız her şarkıda denemek istersen sorunlar çıkar.

    Mesela Kör Dövüşü’nde o güzelim beate çalakalem yazdığı verse, eleştirdiğim hususları güzel özetliyor. Sözler beate uysun da ne oluyorsa olsun tarzında yazdığı verse bence en çok Da Poet’e saygısızlık olmuş. Poet, şarkıda gayet güzel bir iş çıkarırken Karaçalı gözünü kapatıp tekerleme okur gibi girmiş şarkıya.

    6. Maddi sıkıntıları

    Karaçalı’nın tutarsız açıklamaları ve ruh hâlinin sebeplerini irdelediğimizde en büyük adaylardan biri olarak para konusu karşıma çıkıyor. Ki bunu kendisi de 2010’da Blow Up albümü çıkmadan önce söylemişti zaten:[1]

    “Zenginlerin zengin olabilmeyi idare edebildiği gibi ben de yıllarca yoksulluğu idare ettim. Gel gör ki bugün, paravan hakikatin dünyevi özetine en nihayetinde, karaya oturan büyük yük gemileri misali sürte sürte sabitleniyorsunuz. Bu şey bütün yaşamınızın totalde karşınıza getirip koyduğu, görünürdeki en büyük sorun oluveriyor: Parasızlık. Yoksul yaşamayı hiçbir zaman aşırı biçimde önemsemedim. Cebimde ufakta olsa arkadaşlarıma yetebilecek meblağ, yoksulluğun hafifletici sebebini teşkil etti. Beni asıl bilendırlardan geçirip ruhumu kırk ninja öfkesine, kalbimiyse fışkıran petrol yataklarına çeviren şey parasızlık oldu. Kesinlikle yoksulluk değildi. Kimseye belli de edemedim.”

    Aynı yazısında babasız büyümenin ve evin tek oğlu olmanın getirdiği yüklerden bahsetmiş. Bunlar gerçekten bir insan için çok önemli sorumluluklar. Fakat niyeyse konu müzik olduğunda, yaşadığı şartlar itibariyle ağır başlı ve sorumluluklarının bilincinde olan insandan eser kalmıyor.

    7. Karakter sorunları

    Bir insanın karakterini konuşmak, yaptığı işi konuşmaktan çok daha zor. Şarkıları bir dinleyici olarak irdeleyebiliyorsunuz. Sonuçta ortada üretilmiş bir iş var. Fakat karakter söz konusu olduğunda bir insanla ciddi bir süre (belki de bir ömür) takılmanız gerekebiliyor.

    Ben Karaçalı’yla hiç tanışmadım. Yanlış hatırlamıyorsam bundan 7-8 yıl önce Facebook’ta birkaç defa mesajlaşmıştık. Şahsen tanımasam da açıklamaları ve yaptıkları itibariyle fikir yürütebiliriz diye düşünüyorum.

    Bir kere kendisinin samimiyetinden fazlasıyla şüpheleniyorum. Israrla “Rap umurumda değil.” tarzında açıklamalar yapması inandırıcı değil. Örneğin 2018’in Eylül ayında Twitter’dan şöyle bir açıklama yapmıştı:[2]

    "Rap yapmadığımdan beridir aldığım "rap yap keysi, rap yap" konulu mesaj sayısı yüzmilyon. Hayatta bir şey her şey ise aynı zamanda hiçbir şeydir beyler. Herkes bilsin, rap tükürük kadar bile sikimde değil. Blow Up'tan beri. Umarım anlatabilmişimdir."

    Ben de “etipuf” nickiyle şöyle bir entry girmiştim:[3]


    "madem öyle bu açıklamayı en az 5-6 sene önce yapmalıydın. hayır arkadaş, bu kadar ilgi olduğunu bilirken neden bir anda müzikten soğudun? insan doğru düzgün bir açıklama yapmaz mı? insanlar kaç yıldır senden müzik bekliyor, sen öylece izliyorsun. bilerek "abi müzik yap" serzenişlerini mi biriktiriyorsun? gerçekten hayret verici. blow up benim açımdan güzel bir albümdü fakat yeterince üretmeyip sonra da sonuç alamıyorum diye şikayet etmek de hiç olmuyor. müzisyenler oturduğu yeren para kazanmaz, üretir. daha doğru düzgün bir tane profesyonel albüm vermemişken, para kazanamıyorum diyorsan sorun sendedir."

    Gerçekten entrydeki serzenişlerim hâlâ geçerli. Adam yıllarca, binlerce “Rap yap Keysi!” haykırışlarını görmesine rağmen bir tane bile doğru düzgün açıklama yapmadı. Herhalde bu tarz söylemleri biriktirerek kendisini tatmin ediyordu. Patron’un Kaybedecek Ne Kaldı şarkısından sonra “Rap sikimde değil.” açıklamasını genişletip en sonunda –yine yeterli olmasa da- adamakıllı bir açıklama yapmış oldu. 23 Eylül 2018 yılında attığı o tweetlerinde şunları söylüyordu:[4]

    “1-sevilen favori rapperlardan biri olmak yetmiyordu ve önümü göremiyordum. blow up çıktıktan sonra asker dönüşü bir seçim yaptım. her whackin ağzından düşürmediği o sisteme girdim ve çalışmaya başladım. ne de olsa arada bişeyler yapacaktım.
    2-haliyle biraz gemiyi azıya çekmek oldu. bu muhabbet kimler tarafından nasıl yayıldı bilmiyorum ama yok dinlenmemişim albümümü almamışsınız falan ben de gıcık olup gidip kendi işimi yapmışım. yok öyle bişey. 2010-2011’de kim para kazanıyodu bu işten. sanırsın bi çuval albüm yaptım
    3-sanırsın her ay bir single, dev bütçeli klipler, her sene bir albüm, imza günleri falan diye kıçımı bayrak etmişim, herkesi araya sokmuşum da olmamış
    4-rap müzikle ilgili herhangi bir kariyer planım yoktu işte. yapıp veriyoduk. bazı yorumları bu tür planları olup bir yere gelemeyen adamlara yapın ben doğru adres değilim.
    “hiphop benim için her şey demek. ama umrumda olmadı.” dememin altında yatan neden buydu.
    5-sonra battle royal 2’yi yapalım dedik. 2-3 parça yaptık ama olmadı. 2 yıl kadar süren psikolojik problemlerle uğraştım. bu albüm için üzgünüm.
    6-2016’da sesindeki yalnızlık’ı kaydettim. klip de çektik. klip en yalın haliyle bok gibi olduğu ve parçanın ruhunu bozduğunu düşündüğüm için yayınlattırmadım. o gün bu açıklamayı yapsam saçma olurdu. bana ulaşabilen hayranlarıma söyledim sadece.
    7-şu an napıyorsun keysi. yeni kişiliğim, alter egom bay black evde rap yapıyor. yakında sizi tanıştıracağız. Selamlar”

    Açıkçası bu açıklama benim için hiç tatmin edici değildi. Yani eğer Patron şarkısında Karaçalı’dan söz etmese böyle bir açıklamaya yine ihtiyaç duymazdı büyük bir ihtimal. Bu tıynette birisi kendisi maalesef.

    Ayrıca sürekli olarak "rap sikimde/umurumda değil." diyor ama yine yalan söylediği gayet açık çünkü rap umurunda olmasaydı, zamanında karaçalı internet sitesi, forumu, fanpagei vb. ortamlar oluşturmazdı. insan en azından der ki: "arkadaşlar rapten para kazanamıyorum, ev geçindirmem lazım; bu yüzden rape fazla vakit ayıramıyorum."

    böyle söylese hak verirdik kendisine fakat o ne yapıyor? ısrarla yalanlarına devam ediyor.

    Karakter olarak ciddi problemleri var. Sosyal medyada görünür olmaya başladıkça bu sorunları iyice açığa çıktı. Sözünde durmamaktan ve ısrarla bu tavrını sürdürmekten hiç gocunmuyor. Bilerek yalan söylemekten hoşlanan bir görüntü çiziyor. Fitnessçı ortalama sosyal medya fenomeninden öte değil gibi maalesef.

    Mesela, zamanında;

    “Bandrollü düşünüyorum.” dedi, çıkmadı;
    "Battle Royal 2 geliyor." dedi, iptal oldu;
    "2006’dan beri kaç defa klip gelecek." dedi, gelmedi;
    "Şubat 2019’da yeni single çıkacak." dedi, çıkmadı;
    “2015’te verdiği röportajda ‘Ustalık işlerim şimdi başlıyor.’” dedi, başlamadı.
    anonim
    20.7.2019 11:30 ~
    heart_plus : 9 stat_minus_2 : 0 


  3. 8. Albümleri

    Bu başlıkta Karaçalı’nın şu ana kadar çıkmış albümlerini genel olarak yorumlamak istiyorum.

    8.1. Mezar Virtüözü (2006)

    İlklerin heyecan vericiliğini düşündüğümüzde “ehh işte”lik bir albüm. İnsanlar bu albümü –yine ve yine- çok övüyorlar fakat dediğim gibi 2006 yılı o kadar geç bir yıl değil. Radyo Understation yayınında Karaçalı’nın yakın arkadaşı Radyasyon, “Karaçalı'nın piyasaya çıkması 4 seneyi buldu.” (39:27) gibi bir şey söylemişti. 4 yıl gözlem ve dinlemeden sonra çıkan albüm buysa ortada ciddi bir sorun var demektir.

    Karaçalı’yı ilk dinlemeye başladığımda insanların Azize Veda’yı bu kadar övmesine anlam veremiyordum (hâlâ da veremiyorum). Şimdi bir ortamda bu şarkıyı açıp dinlesek millet birbirine bakıp kıs kıs güler. Fakat sürü psikolojisi dediğim durum neticesinde millet marifetmiş gibi “çok iyi yaa” demekten başka bir şey yapmıyor. Şarkıda güzel sözler var, doğru; fakat aynı zamanda bütün o güzelliği mahveden sözler ve gereksizce kesilen verse insanı rahatsız ediyor. Çok amatör.

    Her şeye rağmen Defolu Caddelerde Fotomontaj, Mezar Virtüözü ve özellikle Sefalet Ekspresi gibi şarkıları düşündüğümüzde bir ilk albüme göre fena olmayan bir başlangıç diyebiliriz.

    8.2. Gypsy Frijit (2006)

    2006 yılında çıkan o dönem için iyi denebilecek bir albüm. Yakın Kıyamet(benim için ayrı bir yeri var), Psikiyatris, Kurşunlar Altında, Çıldırtan İvedi, Her Şeyin Bir Zamanı Var favori şarkılarım.

    Genel olarak değerlendirdiğimde ise vasat bir albüm olarak görüyorum. Yine Karaçalı'nın potansiyelinin altında bir albüm olduğunu düşünüyorum. Mezar Virtüözü’nden iyi olmasına rağmen yeterli değil bence.

    Bu arada Gypsy Frijit’in anlamını Karaçalı şöyle açıklıyor:[5]

    “Gypsy Frijit ‘Soğuk Çingene’ demek. Aslında frijit kelimesinin çok açılımı var ama benim söylemek istediğim bu. Yaşlı bir aşk için edilmiş küfür aslında.”

    O değil de albümün kapağı çok kötü.

    8.3. Şimdi Git Zombi (2008)

    Sagopa açısından Bir Pesimistin Gözyaşları albümü neyse Karaçalı açısından da bu albüm o.

    Karaçalı gelecekte kendi Romantizma’sını yapar mı bilmiyorum ama şu an için en iyi albümü.

    Türkçe Rap’in en iyi albümlerinden biri olmasının yanı sıra bu özelliğini bangır bangır underground kokan soundlarıyla sağlaması değerini çok daha artırıyor. Karaçalı'nın kendinden ödün vermeyen özgün stilini albümün her yerinde görüyoruz.
    Albümdeki parçalar hem kendi içinde hem de albümün bütünlüğü içerisinde güzel bir çeşitlilik oluşturuyor.

    8.4. Battle Royal (2009)

    Bu albüm hakkında inişli çıkışlı düşüncelerim var çünkü bir yandan diyorum ki battle tarzda fena olmayan bir albüm fakat diğer taraftan dinleyicilerin övgülerini görünce sinir tepeme çıkıyor, kendi kendime ‘keşke hiç çıkmasaydı’ diyorum. Saian ve Karaçalı gibi undergorund çevresinin saygı ve sevgi duyduğu iki ismin buluşması çok güzel fakat albümdeki şarkılar bence hiç yeterli değil.

    Karaçalı, kendisini eleştirdiğim tavırlarını bu albümde her yerde sürdürüyor. Ucuz kafiyeler ve kendi sorumluluğunu bir an önce atma telaşesine kapılmışçasına okuduğu verseler insanı fazlasıyla rahatsız ediyor.

    Bu albümün aşırı abartılması bence hem Karaçalı’ya hem Saian’a zarar verdi.

    8.5. Blow Up 9.69 (2010)

    Lise yıllarımda çok dinlediğim bir albümdü. Karaçalı kendi tarzını baştan başa hissettiriyor.

    Şarkı sayısından mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama diğer insanlarda pek heyecan yaratamayan bir albüm olmuştu. Açıkçası albümdeki şarkıları sevsem de Karaçalı’nın yaptığı son albüm bu olmamalı diyorum. Şarkı sayısı itibariyle bu albüm olsa olsa arayı soğutmamak için yapılan işlerden olabilir.

    Sonuç

    Sonuç kısmında yukarıda yazdıklarımı tekrar yazmak istemiyorum. Ne demek istediğim anlaşılmıştır diye umut ediyorum. Yine de yazıyı bitirmeden birkaç hususa daha değinmek istiyorum.

    Karaçalı hakkında “Zeki ama çalışmıyor.” gibi bir sonuca varmak istemiyorum aslında fakat geldiğim nokta biraz buna benzedi. Fakat gördüğüm kadarıyla Karaçalı’nın daha fazla sorunu var. Yaptığı işin bazı zorluklarının olduğu aşikâr fakat yıllardır yürüttüğü bu davranışlarına baktığımda bu kadar takipçisi olmasına rağmen bu kadar rahat yalan söyleyen az insan gördüm diyebilirim.

    İnsanlar kaç yıldır haber beklemesine rağmen doğru düzgün bir tane bile açıklama yapmadı. Patron Kaybedecek Ne Kaldı’da kendisinden bahsetmese büyük ihtimalle yine yapmayacaktı. Dinleyicilerin isteklerini geçtim; iptal edilen albüm, şarkı veya kliplerle ilgili bir tane bile doğru düzgün açıklama yapmadı. İnsan biraz utanır.

    Bir şey söyleyim mi?

    Bu adam hiçbir övgüyü ve saygıyı hak etmiyor.

    “Rap umurumda değil.” diyorsa piyasayı tamamen terk etmeli. Hem bu işin ekmeğini yiyor, ilgi topluyor; sonra da, umursamaz taklidi yapıyor. Neredeyse 40 yaşına gelmiş hâlâ ilgi toplamaya çalışan ergenler gibi davranıyor. Kaldı ki -yukarıda anlattığım üzere- "rap umurumda değil." iddiası da doğru değil.

    Bol Sözlük’teki “haziel khan” ismindeki yazarın yaptığı tespite katılmamak mümkün değil:[6]

    "yetenekleri karakterine fazla. olmak istediği mükemmel adam ile onu mükemmel adam yapacak yetenekleri arasında uyuşmazlık var. huzursuzluk bundan"

    Çok güzel tespit. Benim ulaştığım sonuç da bu yönde.

    Tabii hatırlatmam gerekirse, sıkça söylediğim gibi en çok eleştirilmesi gerekenlerin başında dinleyici geliyor. Öyle övgüler yazıyorlar ki insanın aklı duruyor. “Türkiye’nin en iyi şairi, en iyi söz yazarı vb.” diyen insanlar bile var, gerisini siz düşünün. Yahu tamam potansiyeli güçlü ama ortaya dolu dolu çalışmalar çıkarmamışken bu neyin “en iyi”liği? Hasta mısınız siz?

    Uludağ Sözlük’te gördüğüm şu entryi yazan kişi benden önce gerçekleri görmüş:[6]

    "ses güzel ama bu sese bu müzik olmuyo be kardeşim, 1 hafta uğraşarak yaptığın albümlerden ne hayır gelir ki" denilesi rapçi. kumaş sağlam ama işçilik çok kötü. inşallah bi gün iyi müzik yapmaya başlar."

    Onca eleştiriye rağmen yaptığı işleri ne kadar sevdiğimi Serkan abi de iyi hatırlayacaktır. Benim için Karaçalı, Da Poet ve Kayra ile birlikte en sevdiğim rapçiler arasındaki yerini güçlü şekilde koruyor(du). Fakat kendisine çok kırgınım. Yaptığı yanlış söylemlerde, davranışlarda ve açıklamalarda ısrar etmesi kredisini tüketti.

    Kendisi saygıyı kesinlikle hak etmeyen birisi.

    Bu saatten sonra isterse dünyanın en iyi şarkısını veya albümünü yapsın; umurumda değil.

    ...................
    Dipnotlar

    1) Karaçalı, “9.69 ve askerlik üzerine”, Kişisel Facebook hesabı paylaşımı,
    www.facebook.com (Erişim Tarihi: 18.07.2019) 17 Mart 2010, (Erişim Tarihi: 17.07.2019)
    2) Karaçalı'nın kendi Twitter hesabından yaptığı açıklama, twitter.com 20 Eylül 2018, (Erişim Tarihi: 20.07.2019)
    3) www.bolsozluk.com (Erişim Tarihi: 18.07.2019)
    4) Karaçalı’nın kendi Twitter hesabından yaptığı açıklamalar, twitter.com 22 Eylül 2018 (Erişim Tarihi: 18.07.2019)
    5) Karaçalı, Gypsy Frijit Hiphoplife Röportajı, 2006, hiphoplife.com.tr (Erişim Tarihi: 18.07.2019)
    6) www.bolsozluk.com (Erişim Tarihi: 20.07.2019)
    7) www.uludagsozluk.com (Erişim Tarihi: 18.07.2019)
    anonim
    20.7.2019 11:31 ~
    heart_plus : 11 stat_minus_2 : 0 




  4. Eline sağlık karaçalı üzerine yazılmış ve muhtemelen yazılacak en güzel yazı olmuş.

    Ben de söz konusunda seninle benzer düşünüyorum. Battle royal albümü tamamen beat ve Flowlar ile popüler olmuş bir iş mesela içinde bırak güzel söz bulmayı bir manası olan söz bulmak dahi zor. Evet sesin güzel, beatin üzerinde akabiliyor, iyi yazdığı birkaç parça da var ama karaçalının kalemi sağlamdır gibi bir genelleme yapmak oldukça yanlış olur.
    anonim
    20.7.2019 11:48 ~
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  5. Ağzına sağlık dostum. Hem yazın kaliteli, hem de emeğin büyük.

    Karaçalı'yı önceden overrated bulurdum. Ancak daha sonra, o senin söylediğin sadece flow ve rhyme için yapılmış anlamsız sözleri olan şarkıları sevmeye başladım. Saçmalarken bile garip bir atmosfer yaratıyor çünkü, bana göre yani.
    anonim
    20.7.2019 12:39 ~
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  6. Bu dönem yo sözlüktede yaşanmıştı. Tarih gerçekten tekerrürden ibaretmiş. Keysi manasızca övülür övülür sonra yo ya uzun süre damga vuracak "allah yaptığınız ...." başlıklarının atası açılır. Vay be.

    Bakalım bu başlık farklı mc lerle ilgili açılacak detaylı ve güzel incelemelere öncü olabilecek mi? Merkala bekliyorum.
    menemenustukisir
    20.7.2019 12:53 ~
    heart_plus : 2 stat_minus_2 : 0 


  7. okumadım part time ameleliği tercih ettim kusura bakma.
    anonim
    20.7.2019 18:02 ~
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 1 


  8. bu başlığı ekşi'de okumuştum baya haklı bulmuştum. demek buradan çıkmış vay be. tahmin etmeliydim böyle bir yazının buradan çıkacağını. acaba kim yazmış.
    anonim
    7.6.2020 22:58 ~
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  9. Karaçalı, Türkçe rap sahnesinde kendine has stil ve ses tonuyla dikkat çeken bir isim olarak bilinir. Özellikle underground rap dinleyicileri arasında adını duyurmuş, zaman zaman yarattığı şarkı sözleriyle ve sergilediği performanslarla takdir edilmiştir. Ancak, söz konusu yazıda öne sürüldüğü gibi, potansiyelini yeterince kullanamadığına, tutarlı olmayan açıklamaları ve ilgisiz tavırlarıyla hayal kırıklığına neden olduğuna dair eleştiriler mevcuttur. Yazının ana teması, Karaçalı'nın müziğine olan beklentilerin zamanla nasıl boşa çıktığı ve bu süreçte dinleyici kitlesinin de kalitesizleştiği yönündeki eleştirilere odaklanmakta. Ayrıca müzik piyasasının ve Karaçalı'nın kendisinin eleştirileri yazının temel odak noktalarını oluşturuyor. Karaçalı'nın yeterli çabayı göstermemekle, kaliteli işler çıkarmak yerine vasat sonuçlarla yetinmekle suçlandığı bu eleştirinin odak noktası, sanatçının kendi potansiyeli ve bu potansiyelin kazanıma dönüştürülmesindeki başarısızlığa işaret ediyor. Yazdıklarımdan çıkarılabilecek referans kavramlardan biri "mahvedilen potansiyel" ve "vasat dinleyici kitlesi" şeklinde olabilir. Bu kavramlar, müzik sahnesindeki bir sanatçının yeteneklerinin dinleyiciler tarafından veya sanatçı tarafından yeterince değerlendirilmediği veya kullanılamadığı durumları temsil eder. (bkz: mahvedilen potansiyel) (bkz: vasat dinleyici kitlesi)
    bolgpt
    27.1.2024 16:09 ~
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  10. adam makale formatında yazıp atıfları belirtmeyi de ihmal etmemiş amk. takdire şayan. okuyamadım hepsini.
    benim inim hiphop
    27.1.2024 16:22 ~
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  11. Futbolda santrafor adriano’nun benzeridir
    zubeyirtipli
    27.1.2024 16:47 ~
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  12. durumumuz yoktu okuyamadım.

    iyi söz yazarı, ortalama rap icracısı.
    liebeistfuralleda
    27.1.2024 20:31 ~
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  13. fb | twt | youtube | insta | spotify | anket | uyarı | devlog

    bol'da yer alan içeriğin doğru veya güncel olduğu hiçbir şekilde iddia veya garanti edilmemektedir. burada okuduklarınız sizi dehşete düşürürse türkçe rap ansiklopedisine de göz atmayı deneyebilirsiniz.
    hukuka aykırı olabileceğini düşündüğünüz içerikler titizlikle incelenip gereği düşünülmektedir. sözlüğü reklamsız görüntülemek isterseniz üye girişi yapabilirsiniz. soğuk içiniz.

    rastgele gururlarımız: