yazarların starbucks deneyimleri

#49049 - bu entryi ortalama 253 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. starbucks tanımı: gençleri kasıp kavuran, check in yapmak için sıraya girilen mekan..

    ulan uyandım bugün, kahvaltı yaptık. muhabbet gırgır oyun filan derken canım sıkıldı. dedim "aga benim canım sıkılıyor, başka bişey yapmak lazım." kahvaltıdan sonra dolaptaki son biraları da gömmüştük. dedi "ben arkadaşların yanına gitcem sende gel." tamam geleyim dedim çıktık yola. bindik otobüse. kafa hafif çakır tamam da bindiğimiz otobüs gideceğimiz yerin tam zıttında. düşünüyorum kendi kafamda. herhalde bu arkadaşlarla ben daha önce hiç tanışmadım. kendi kendime onu düşünüyorum. nasıl tipler acaba, anlaşabilcez mi? yoksa elinden teli düşmüyen elit tabaka mı filan diye.

    neyse indik otobüsten muhabbet ederek yürüyoruz. ben compton'ı izleyeli bikaç gün oldu. etkisinden çıkamadım. gördüğüm herkese musait bi ortamda heycanımı dillendiriyorum. snoop dogg double ci klas kanka filan derken tak etti. dedim kanka nereye gidiyoruz biz? bekle bekle görcen dedi. düşünüyom acaba karıya filan mı götürüyor. yok gündüz vakti ne karısı. sonra hatırladım. arkadaş bana bikaç hafta önce "kanka şöyle bi yerde bi kahve içtim deniz manzaralı götüm geçti. zaman bulunca sana ısmarlıyacam" filan diye. "haa lan tamam mocha içmeye mi gidiyoz" dedim. "aynen" dedi güldü..

    şimdi arkadaşım beni tanıyor. ne tür insanlarla anlaştığımı, ne tür bi kafada olduğumu. ki kendisiyle de aşşağı yukarı aynı zihniyetteyiz. ama starbucks'ın bende uyandırdığı duyguyu bilmiyor. bende ondaki duyguyu bilmiyorum. neyse geldik mekana. "ulan mekan starbucks mıydı?" diye tepki koydum. "evet kanka sorun mu var?" dedi. evet dedim düşüncelerimi paylaştım. mekanın 5 mt ötesinde konuşuyoruz. dedi "istersen girmeyelim. başka bişey yapalım." ama olmaz artık. adam buraya kadar beni getirmiş. niyet etmiş mocha içmeye. ben böyle ibnelik yapmam. onun için o eziyeti çekerim.

    girdik mekana. aldık 2 orta boy mocha. şekerdir filan öneriyor bana şundan koy bundan ekle. evden bira kafasıyla çıktık algılarda problem olunca şeker meker derken ben devirdim bardağı. güzelim nezih ortam bok oldu. içerisi zaten am gibi sıcak bana iyice sıcak bastı. neyse çalışanlar "sorun yok sorun yok" müdahele etti. toparladılar filan yenisini verdiler oturduk bi yere. kahve dökmüşüm bilmem neymiş sikimde değil. ben ortamdaki insanları çözmeye çalışıyorum.

    arkadaşımla bişeyler hakkında konuşup muhabbet ediyoruz filan eyvallah. kulağım onda gözümle etraftaki insanları inceliyorum. hani ben mi çok yavşağım böyle mekanlara tepkili olarak filan diye. yani önyargımı kırmaya çalışıyorum anladın mı. soluma bakıyorum, eline nemlendirici süren bi abla. sağıma bakıyorum el aynasıyla rujunu tazeleyen bi kadın. sol çaprazımda sevgilisini bekleyen iki kız fısır fısır konuşup kahkahalarla gülmeler. dedim ilk defa ön yargım yersiz değilmiş. sağ çaprazımda sarışın bi abla vardı. telefondan bişeyler konuşuyor. tabiki sessiz filan değil. bi yerde kadın ingilizce konuşmaya başladı. arkadaşla sustuk kadına dikkat kesildik. kurduğu cümle şu: "i dont have money." sonrasında çat pat ingilizcelerle başka şeyler.

    bi adamın 2-3 yaşlarında çocuğu çimlerde filan yürüyor. vakit geçiriyor. adam kahve sigara keyfi içinde. sokak köpeği geldi mekana. kulağında küpesi filan var. çocuğun oynadığı çime paralel olarak gidiyor. adam apar topar kalkıp çocuğun yanına koştu köpeği kovalamalar filan. az ötede scooterla takılan 8-9 yaşlarıdan kız çocuğu. adam köpeği kovalayınca köpek ona doğru koşmaya başladı. hayvan tedirgin tedirgin kaçıyor. kız bundan korktu ağlayarak annesine koştu.

    ulan 10-15 dk boyunca oturuyoruz mekanda bi tane normal bi insan yok. farklı farklı tipler. başka bi ülke mi burası ne oluyoruz. ikinci sigaraları yaktık. mendil satan çocuk bahçede oturanlara mendil satmaya çalışıyor. çocuk sanki heykellerle konuşuyor. sanki orda öyle bi çocuk yokmuş gibi. kimsenin sikinde değil ama. tabi çocuk tepki alamayınca 2-3 kere soruyor. klasik mendil satan çocuk işte. bize geldi. sordu. "sağolasın teşekkür ederiz kardeşim" dedik çocuk gitti. karşımızda 40lı yaşlardaki kokoş teyze dik dik bize bakmaya başladı. "dünyanın en kötü şeyini yaptık amına koyim. kriterlerimiz çöktü. alt sınıf insanla konuştuk." diye düşündüğünü düşünüyorum. iyice sinirler bozuldu tabi. alkol üzerine yoğun kafein vucudumda hafif bi ağırlık var. dedim "hadi kalkalım kanki."

    çıktık mekandan. arkadaş fikrimi sordu. dedim "kahve güzel ama mekan leş".

    &ret1arius

    1/12/2015 21:07
        heart_plus : 3 stat_minus_2 : 0