bol itiraf

#44726 - bu entryi ortalama 156 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. maalesef bazı şeyler doğuştan geliyor ve değiştirme imkanına sahip olamıyoruz. türk milleti için aşırı duygusallık da bunlardan bir tanesi. millet olarak duygularımız daima mantığımızın önüne geçiyor bizim. elbette insan robot ya da elektronik bir cihaz değil, duyuları var ve bazı hassasiyetleri olabilir. fakat dediğim gibi bunlara bir yerden sonra dur demeyi bilmek gerekiyor. bizim yapamadığımız da bu işte. esasında bunu tüm türk milletine mal etmek ne kadar doğru ondan da pek emin değilim.

    her neyse konudan uzaklaşmayayım. tahmin edeceğiniz gibi benim problemim de kız meselesi. aynı sınıftaydık. 4 yılı doğru dürüst oturup iki kelam etmeden geçirdik. birçok kez duygularımı ona ifade etme girişiminde bulunsam da her seferinde kendimce bir bahane bulup vazgeçtim. konuşsam ne olacaktı ki? aralarında iletişim bulunmayan iki insan birbirlerine deli gibi aşık olsa ne olur yani? ne kazanır aynı dili konuşmayan iki kişi birbirleri uğruna dağları delse?

    doğum günlerinde, özenle hazırlanmış hediyeler vermekten başka bir şey yapmadan 4x365'i tamamladım ve bir şekilde son gün geldi. her zamanki gibi cesaretimi toplamayı başaramadım ama artık son şansım olduğunu bildiğimden bir şekilde gittim yanına. o günlerde stalin'in gençken yazdığı "anarşizm mi sosyalizm mi" okumuştum. kitapta şu an hatırlayamadığım güzel bir anekdot vardı. ondan girdim, nazım'ın memleket sevgisinden çıktım. tam olarak neler dediğimi hatırlamıyorum. onu sevdiğimi söylerim ve giderim diye planlamıştım lakin artık ne kadar dolmuşsam, 15-20 dakikasını çaldım kızın. saçmaladım mı yoksa düzgün bir şekilde konuşabildim mi hiçbir fikrim yok. işin en güzel kısmı ise, ilk kez gözlerine bu kadar uzun süre aralıksız bakma fırsatını yakalamam oldu. sözlerimi bitirdikten sonra suç işlemiş bir çocuk edasıyla bakmaya başladım. güldü, hem de ne güzel güldü, anladığını söyledi, teşekkür etti ve gitti. belki o da beni seviyordu. belki de sevmiyordu. bununla ilgili yapılmış bir araştırma var mı bilmiyorum ama aşık olan insanların beynindeki bazı bölümler işlevini yitiriyor olabilir. zira karşıdaki insanın davranışlarını düzgün analiz edememeye ve hatta çok farklı durumlara yormaya başlayabiliyorsunuz.

    gideli 1.5 yıl oldu neredeyse. bambaşka şehirlerdeyiz. galatasarayım gibi oldum anasını satayım, kadıköy deplasmanındaki mağlubiyetten sonra bir türlü toparlanıp önümüzdeki maçlara bakamıyorum. geçen ay uzun bir aradan sonra "nasılsın, iyi misin?" tarzında konuşmaya başladık. "beni seviyor musun?" dedi. muhtemelen bu da benim boş kuruntularımdan biri fakat böyle sorduğuna göre o da içinde bir yerlerde de olsa bana karşı bazı duygular barındırıyor olabilir. ümit fakirin ekmeği demiş cem baba, ne güzel demiş...


    bay golyadkin

    28/9/2015 22:06
        heart_plus : 2 stat_minus_2 : 0