kings disease ii

#361156 - bu entryi ortalama 306 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. 50'sine basmışların, elinin eteğini bu işten çekecek yaşa gelmişlerin, prime zamanlarının üzerinden deste deste yıl geçmişlerin öne çıktığı bir nas albümü. şimdi düşünüyorum da big daddy kane ve rakim yaşıtlar ve nas eminem ikilisinden sadece 3-4 yaş büyükler bildiğim kadarıyla. ancak bu arkadaşlar temiz 20 yıldır "bizden geçti gençler oynasın biraz da" modunda takılıyor. hadi rakim'in 2009'da albümü var ama yine de temiz 10 yıldır ortalıkta yok o da. böyle bir piyasada eminem, nas lauryn hill gibi isimlerin hype yaratıp kaliteli işler çıkarması, geçmişle kopmadan zamana uyum sağlaması ve hatta grammy alması saygıyı hak eden bir başarı.

    grammy mevzusu da tamamen martin scorsese'ye bağladı. sen "raging bull" filmini çek, "taxi driver" filmini çek, yetmedi mafya sinemasına damga vuran "goodfellas" ve "casino" filmlerini çek ama git "the departed" ile oscar al. o yılki oscar töreni, nasıl film tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir yönetmene layık geç kalmış bir onurlanırma töreni olduysa; nas için de aynısı oldu. live at the barbeque'dan bu yana 30 yıllık bir geçmişe verilen bir grammy bu. ancak enteresandır ki bana göre ne the departed ne de king's disease yılın filmi ve albümü değillerdi. özellikle freddie gibbs kardeşimizin hakkını yediler. he bu ödülleri kim takar diyosanız onda haklısınız tabi. "wu tang" almış mı, "biggie" almış mı, "2pac" almış mı, "atcq" almış mı, "big pun" almış mı... "puff daddy and the family" albümünü kaçınız dinliyor. böyle bir durumda nas da grammy peşinde koşmuyor en nihayetinde. bu albümde de dediği gibi "they finally gave nas a grammy just front me the gold, that wasn't the goal."

    öncelikle prodüksiyon çok kaliteli be ya. yani ben anlamam yeni işlerden açık konuşayım hit-boy falan da çok bilmem günümüzün en iyilerinden diyor herkes. valla çok uğraşıyor adam işine çok özen gösteriyor çok belli. ilk king's disease'de de bu albümde de çok özenilmiş altyapılar gördüm. çok ısındım adamın tarzına valla. basslara, kısa kısa catchy melodilere, beat switchlere ve yumuşak tınılara önem veriyor gibi. belki de nas'a özel yapmıştır normalde tarzı farklıdır fazla kurcalamayalım. ancak bu iki albüm özelinde söylemek elzem ki nas, large professor ve dj premier'den sonra uyumlu olduğu bir prodüktör bulmuş.

    albümün girişi ve ortaları oldukça güzel parçalarla dolu sonlara doğru dikkatimi kaybettim. ancak ilk 5 parça çat diye yakaladı beni onu söyleyeyim. "the pressure" güzel, "death row east" son zamanlarda çokça kurcalanan her kafadan bir sesin çıktığı 2pac ile nas arasında yaşanan bir olaya ve döneme damga vuran beef'e ışık tutan, beatiyle beni sağlam etkilemiş özel bir şarkı. "40side" parçasının alt yapısı da nakaratı da hiç benlik değil ama nas en güzel cümlelerinden bu parçaya serpmiş. günümüzün kaybolmuş gençlerinin ve hep aynı şeyler peşinde koşan sürülerin iyi dinlemesi gerekiyor. "epmd 2" albümün en beklenen parçası bilindiği gibi. nas ve hit-boy eminem'i baya iyi ağırlamış gerçekten. hem eminem'in verse'i çok uzun, hem beat switch vermişler eminem aksın diye hem de nas "you see letters in red splatter looks like sauce on (kalin: spaghetti)" diyerek eminem verse girmeden hemen önce güzel bir servis yapmış. eminem de iyi değerlendirmiş diğerlerinden bir tık daha iyi buldum. parça çok iyi ancak bu parçanın altyapısı daha iyi olmalıydı. albümün geneli belli bir sertlik seviyesinin yukarısına çıkmıyor. bu parçaya ise daha banger bir beat isterdim açıkçası. lauryn hill düeti de çok iyi. hayır lauryn hill'in olduğu her şey iyi zaten. kadın klaslığın, zerafetin ve siyahi politik bir kimliğin harmanlanmış hali. "nobody" parçası için yazdıklarının ve nas ile birlikte vurguladıkları kaçış temasının beni etkilediğini söylemeliyim.

    bunlar dışında "rare" parçasını çok beğendim. "store run", "moments", "count me in" ve "my bible" ilgimi çeken diğer track'ler oldu. albümün beğenmediğim kısmı kapağı ve belki biraz fazla mıymıy ve yavaş olması. neredeyse 50 yaşında adama başka şey gitmezdi belki de doğrudur. nas life is good'dan beri iyice olgun ağırbaşlı ve ununu eleyip eleğini asmış tarzda takılıp bazen eğleniyor bazen öğüt veriyor. ancak her zaman söyleyecek bir şey buluyor. albüm kapakları ise nas'ın genel olarak sıkıntılı zaten. illmatic'i bir kenara ayırıyorum ancak ondan sonra nerdeyse hepsinde nas bön bön bana bakıyor. hele i am albümü kapağındaki firavun silüeti çok kötü.

    sonuç olarak albümü kıyak buldum. kd2 kd1'den daha iyi bence de. birçokları nas bir klasik daha yaptı diyor ama bu toplara girmeye gerek yok. öyle ota boka klasik albüm demekten nefret ederim. hatta bana göre bir albüme klasik diyebilmek için üzerinden en az 10 yıl falan geçmesi lazım. belli bir süre geçsin ki albüm zamanını aşmış mı, hala dinleniliyor mu, baştan sona akıyor mu bakalım. bana göre iyi yaşlanmayan albüm klasik olamaz. bu albümü gerçekten iyi buldum ama yıllar sonra sarıp sarıp dinlenilecek bir albüm değil. 8/10

    pattes

    9/8/2021 19:19 ~ 12/08/2021 7:23
        heart_plus : 6 stat_minus_2 : 0