20 mart 2021 istanbul sözleşmesinin feshedilmesi

#329840 - bu entryi ortalama 552 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. bu zamana kadar hep haklı çıktım, umarım artık haksız çıkarım temennisiyle başlayarak son günlerde neler olduğunu ve ihtimalleri yorumlamaya çalışacağım. başlık altında yazdığım önceki entry'de biraz fikirlerimden bahsetmiştim, onları tekrar etmeyeceğim: (#329721)

    Öncelikle bugün neler oldu onları kısaca not düşelim. Gece, Avrupa hatta ABD piyasalarının kapanması beklendikten sonra yayınlanan cumhurbaşkanı kararlarıyla,
    1- Kadına yönelik ve aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili, Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı ve imzalayan ilk ülke olduğu istanbul sözleşmesinin feshedildiği duyuruldu.
    2- Atanmasının ardından beş ay bile geçmemişken merkez bankası başkanı yine değiştirildi, hem de faiz arttırımı kararının hemen ardından. Yerine ise dün attığı manşetle eski başkan ağbal'ı hedef gösteren albayrakların gazetesinde köşe yazarı olan ve faiz düşürülürse enflasyonun düşeceği gibi fantastik bir iddiayı savunan birisi atandı. hatta bu kişi halkbank'ta genel müdür yardımcılığı yapmış.
    3- Gezi parkı belediyeden alınıp ne idüğü belirsiz yeni bir vakfa verildi.
    4- Oyuncağa dönmüş ihale yasasında yine değişiklik yapılarak ihalelere devlet garantisi verildi. kanal istanbul projesi kapsamındaki ihaleleri alanlar zarar etse bile o müteahhitlere bu parayı millet kendi cebinden ödeyecek.

    Peki bütün bunlar hangi ortamda gerçekleşti. Yeni ABD başkanı biden'ın türkiye'yi batı blokunda tutmak için çaba sarfettiği ve bununla ilgili ab'nin türkiye'ye karşı yaptırımlarını hafifletmesi için uğraştığı bugünlerde. Türkiye'nin güya ab ile diyalog ve yeni bir süreç aradığı, güya insan haklarına yönelik reformların konuşulduğu bugünlerde. Kadına şiddetin yine çok can yaktığı, hatta çok can aldığı bugünlerde bir gece bu tuhaf kararlarla karşı karşıya kaldık. Putin ile Biden arasındaki atışmada erdoğan'ın putin lehine yaptığı açıklama oldukça dikkat çekiciydi zaten. bunların yanı sıra demirtaş'ın tahliye edileceği konuşulurken meclisteki hdp'lilerin vekilliklerinin düşürülmesi gündeme geldi ve hdp'ye de kapatma davası açıldı. halkbank davasında hüküm giyen hakan atilla'nın da birkaç gün önce bist'teki görevinden alındığını da unutmayalım.

    kimisi buradaki asıl olayın mb bankası değişikliği olduğunu söylüyor ve piyasaların kapanması beklendikten sonra duyurulan bu değişikliğin piyasalarda yol açacağı krizin faturasının istanbul sözleşmesinin feshini protesto etmek için eyleme geçeceği kesin gözüyle bakılan insan hakları savunucularına ve kadın örgütlerine kesilmeye çalışılacağını söylüyor. ben bu yorumlara pek katılmıyorum, asıl olay şu diye bir durum yok, bütün bu gelişmeleri bir arada değerlendirmek gerekiyor. zira burada açık bir mesaj var ve korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. bugün batı dünyasına kısaca şu mesaj verildi: demokrasi, insan hakları falan bunlar bizim işimiz değil; bizim işimiz iktidarda kalabilmek ve bunun için kendimizi dünyadan izole etmeye niyetliyiz, fakirleşmeyi çoktan göze aldık. türkiye'yi dünyadan izole olmuş, küçük bir ülkeye dönüştürerek, içeride sonuna kadar baskıcı tutumla ve sürdürülebilir yoksullukla ancak yönetebileceklerini düşünüyorlar. bu yüzden Biden'ın Türkiye için görüşülecek yaptırımlar için olumlu bir hava yaratmaya başladığı bir ortamda bu fırsatı elimizin tersiyle itip açıkça Batı dünyasının bir parçası olmak istemediğimizi belirttik. şeriatsa şeriat, yeni anayasaysa anayasa yeterli oy desteği olmadan da iktidarda kalabilmeyi sağlayacak her türlü ihtimalin masada olduğunu tahmin ediyorum ne yazık ki. gerekli ortamı hazırlamak için gırtlaklarına yapıştıkları muhalifleri sokağa çekme isteklerini uzun süredir belli ediyorlar bana kalırsa, gırtlağımızı sıkmaya devam edecekler. hem bu kadar fakirlikle sınanırken hem de alenen ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek gerçekten çok yorucu.

    hdp meselesine kısaca değinerek devam edelim. Dokunulmazlık kurumunun demokrasinin ve parlamenter rejimlerin temel unsurlarından biri olduğunu unutmamak gerekir. Bu Fransız İhtilali'nin ardından millet egemenliğini temsil etmek üzere ortaya çıkan kurucu meclisten beri demokratik rejimlerde var olan bir uygulama ve boşuna değil haliyle. Konuyla ilgili ve dünyadaki uygulamalarıyla ilgili daha fazla fikir sahibi olmak için Kemal Gözler'in şu makalesine bakabilirsiniz mesela:
    www.anayasa.gen.tr/dokunulmazlik.htm

    Kürsü dokunulmazlığı mutlak olsa da yasama dokunulmazlığını meclis tarafından kaldırılabilir ama parlamento kültüründe genellikle yoktur böyle bir uygualama. AKP öncesi tarihimizde 40 milletvekillinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır mesela. Bu sayı az olsa bile demokratik açıdan sorunlara yol açmıştır ve millet iradesinin temsilini zedelemiştir. Somut ve siyasetle alakasız suçlamalar söz konusu olmadığı sürece vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırmak, hele de onlarca vekil için bunu yapmak demokrasiye büyük darbe vurmak anlamına gelir. neyse, görünen o ki böyle bir niyet var ve bazı doğu illeri için ara seçim çok olası. eğer hdp'lilerin vekilliği düşürülürse meclisten çekilme kararı alabilirler.

    peki bütün bunlarla ilgili muhalefet ne yapabilir? millet erken seçim istiyor, bütün bu fakirliğe ve yozlaşmaya daha fazla dayanacak gücü kalmadı insanların. Kılıçdaroğlu'nun ise yüksek sesle erken seçim çağrısı yapmak için Deva ve Gelecek'i beklediğini düşünüyorum. Bence Babacan ile görüştüklerinde Babacan bizi de bekleyin diye rica etti. Haziran ayından sonra bu iki parti seçimlere girebiliyor olacaklar. Dediğim gibi HDP'nin meclisten çekilmesi çok olası. Bunun üzerine CHP de meclisten çekilip ara seçimi genel seçime çevirmeye kalkarsa, chp'yi HDP'nin dümen suyuna girdi diye suçlayacaklar.

    CHP'nin şu vaziyette meclisten çekilip sine-i millete dönmesi gayet meşru bir hareket olabilir aslında. Çünkü, meclisin yasalaştırdığı ve ancak meclis tarafından iptal edilebilecek bir uluslararası sözleşmenin cb tarafından bu şekilde feshedilmesi açıkça meclisin yetkisini gasp etmek anlamına geliyor. CHP meclisi olağanüstü toplantıya çağırmalı, eğer bütün gruplar bu toplantıya iştirak etmezse meclisten çekilme kararı alınabilir. Bu da erken seçim anlamına gelir. Böyle bir seçimin sonuçları ne olacak kestirmek güç ama şunu belirtmek lazım Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte her zaman meclis de yeniden seçilir. Yine de mecliste çoğunluğu sağlayabilen seçime daha güçlü girecektir. seçmen meclis çoğunluğunu yine Cumhur ittifakına verirse cumhurbaşkanlığı için de aynı yönde oy kullanma eğiliminde olur, yönetimde ikilik çıksın istemez. Tabii bir de cumhurbaşkanlığı için erken seçim olmazsa Erdoğan'ın tekrar aday olamayacağının kanunda epey açık olduğu gerçeği var.

    Beklentim o ki İstanbul Sözleşmesinin feshi ile birkikte zinanın yasaklanması meselesi gündeme gelecek, Saadet Partisi yıllardır bunu istiyor ve bu tartışma CHP ve Saadet arasında çatlak yaratabilir. Muhalefeti bölmeyi ve güçsüz düşürmeyi başarırlarsa Anayasa referandumuna gitme niyeti de var akp'nin. aslında SP karşı ittifaka geçse bile seçmeni gidip oyunu Erdoğan'a vermeyecek ama bu tip çatlaklar ve bunların medya tarafından şişirilmesi yine de önemli. Şöyle, daha önce Erdoğan'a oy verip de sonucunda memleketin nasıl mahvolduğunu gören seçmen içten içe yanlış yaptığını kabul etmek istemiyor ve Millet İttifakı'na oy vermemek için bahane arıyor. çünkü oyunu değiştirirse hata yaptığını kabul etmiş olacak ve toplum iktidar tarafından bu kadar kutuplaşıtırılmışken karşı taraflardan birbirine oy kayması zor. bu tip çatlaklar da çok güzel bahane oluyor işte oy tercihini değiştirmemek için: "Yaa bunlar daha kendi içlerinde anlaşamıyorlar" diyerek kendisini kandırmaya devam ediyor AKP ve MHP seçmeni.

    Zaten yeni bir Anayasa için evet sonucu çıkarsa bir sonraki seçim sembolik olur. He böyle bir referanduma gidilmese de artık seçimlerin sembolik olma ihtimali var mı? Var. Seçim yasası önümüzdeki ay meclise gelir diye tahmin ediyorum, daraltılmış bölge sistemine geçerek AKP lehine büyük avantaj yaratılacak, bölgeleri kendi uygun gördükleri şekilde belirleyeceklerini yazmaya bile gerek yok. Asıl mesele bundan da öte seçim güvenliği tabii ki, HDP örgütlerinin dağıtıldığı ve kriminalize edildiği bir ortamda Doğu illerinde seçim güvenliğini sağlamak zor olacak. Ve belki de en önemlisi şu: iki yıl önce İstanbul bb seçimini iptal ederek YSK bizzat sandık ve demokratik seçim kurumunu yerle bir etti. Hiçbir hukukçunun izah edemeyeceği o kararla birlikte geçmişte yapılmış ve gelecekte yapılacak tüm seçimlerin hukuki yönü ve meşruluğu tartışma konusu artık. Normalde o karar son 10 yılda yapılmış bütün seçimleri iptal ediyor gibi bir şey aslında.

    AKP ile ilgili de kısaca bir iki cümle yazıp bitireyim. damadın pek sevmediği naci ağbal yerine atanan yeni mb başkanının albayrakların gazetesinde çalıştığını ve son günlerde erdoğan'ın ekonomiyi batıran damadıyla ilgili güzellemelerini göz önünde bulundurunca berat albayrak geri dönebilir gibi gözüküyor. kabine değişikliği olacak ve fahrettin koca'nın da sağlık bakanı görevinden alınacağı söylentileri dolaşıyor. pek sürpriz olmaz aslında, yani türkiye'nin pandemiyle mücadele etme konusunda en başarısız ülkelerden biri olduğunu ve aşı getirme konusundaki sıkıntıları düşünürsek ama bazı çevreler olası böyle bir değişikliği sağlıkta kadrolaşan menzilcilerin koca'yı yemesi olarak yorumluyor. akp'nin nasıl bir yol haritası olduğunu hızla gerçekleştirdikleri kongreler tamamlayınca daha net göreceğiz muhtemelen. pandemi önlemlerinin bu yasakları koyanlar tarafından hiçe sayıldığı bu kongreler de memleketteki çifte standartın en görünür olduğu yerler denilebilir zaten. akp artık kitle partisi olmayı bırakıp tamamen lider partisine dönüşmek istiyor. yeni bir yerli ve milli kimlik inşası var, bu partinin seçmenleri ve üyeleri olan ayrıcalıklı sınıfı tanımlayacak olan. seçmenlerini soluksuz bir yeni düşman yaratma politikasıyla konsolide edip (mozaik bir kitle olarak değil) tek tip bir yerli ve milli kimliğinin içine yerleştirmek istiyorlar.

    feci

    20/3/2021 21:51 ~ 20/03/2021 22:30
        heart_plus : 5 stat_minus_2 : 1