bol sözlük karalama duvarı

#208512 - bu entryi ortalama 169 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. Yıl 2008-2009. Yaş 10, 11 olması lazım. Kanımın damarlarımdaki darbelerini hissettiğim, ama neden aktığını bilmediğim zamanlar. Ben öfkeli bir çocuktum. Biraz da oyunbozan. Bir şey istediğim gibi olmayagörsün, beyin kıvrımlarım çatlardı. Ya da sinirlenmeye sebep arardım. Öfkelenmek için olmayacak şeyler isterdim kendimden.



    Yine çıldırmak için sebep bulduğum bir zamanda, o yaştaki hemen herkes gibi bir karara varmıştım. Evden kaçacaktım. Okul çantamı aldım, içine eşofmanlarımı, pantolonlarımı özensizce tıkıştırdım. Sokakta da yaşayabilirdim, sanırım... Annem hiç oralı olmadı, ondan da beklediğim ilgiyi alamamıştım, iyice sinirlendim. Kapıya homurdanarak gittim, elim kola değdiği anda tüm şüpheler beynime doluştu. Dedemin bir tütün kolonyası vardı köyde, kapağını açınca tüm odaya yayılırdı koku, her köşesine. Şüphe de benim kafamda öyle yer etti o yarım saniyede. Öfkeliydim. Bir manifesto yayınlıyordum o kapıyı açarak. Öfke manifestosu. Adımımı attım, kapıyı kapattım. Hata yapmıştım. Bildirimin son cümlesinde yanlış bir dava uğruna çabaladığımı fark ettim. Gidecek hiçbir yer bilmiyordum. Evin karşısındaki bakkalın etrafında bir çocuk vardı hem, deliydi zannımca. Korktum. Kaçmak bana göre değildi, ben kaçabilecek biri değildim, anladım. Ama gururluydum. Çatıya çıktım. İdam sehpasına koşarak çıkmış bir devrimciydim evden çıkarken. Eve dönmeyi yediremiyordum. Yarım saat oturdum. İçimdeki kaçma hevesi sönmüştü, hem acıkmıştım da. Merdiven de ne lanet şeymiş, buz gibi ve kaskatı. Hak ediyorlarmış postallarla ezilmeyi. Gururumu ezip eve döndüm. Kalan üç kuruşluk gururum da akşam yemeğinde babamın mezesi olmuştu. Bir iki ufak espri yaptı, gülüştüler. Hiç bozulmadım. Yani, en azından ona bozulmadım. Ben neyden kaçtığımı bilmediğime bozuldum. Uzun süre buna bozuldum hatta. Bilmeden kaçtım; evden kaçtım, yurttan kaçtım, insanlardan kaçtım. Hepsi ufak çaplı ve sorunsuz oldu. Dediğim gibi, ben kaçabilecek biri değildim. Çünkü hiçbirinde kaçmış gibi hissetmedim. Ne ateş dediysem ondan uzaklaştım, ama ateş de benzin de bendim. Kendimden de kaçamayacağımı sonunda kabullendim. Baştan beri diyorum ya, ben kaçabilen biri değilim diye, hah, bileylenip savaşabilecek biri de değilmişim. Ben durdum; kaçışlarım, kaçtıklarım tarafından düzülürken yalnızca durdum. Kaçanların adamı olamadım, ama duranların adamı oldum. Taş gibi, anıt gibi durdum ama yine de iz bırakmadım.



    Bu gece farklı. Bu gece kaçtığım hiçbir şey gelmedi. Kabus görmek istedim, uyuyamadım. Ne saçmalıyorsun sen, demeyin, durun. Biri sizi yirmi yıl günü gününe dövse, bir gün gelmese nerede kaldı bu demez misiniz? Azıcık da olsa merak etmez misiniz? Ben ediyorum. Çünkü ne kadar dursam da, ne kadar kaçmasam da bir gün bir yumruk atacağımı biliyorum. Varsın yirmi yıl daha düzsünler beni, eğer sonunda yumruk patlatacaksam yirmi yıl daha siksinler. Ama bunca zaman beni aşağılayıp gidemez kimse. Gözlerimle şehri kundaklayarak bekliyorum seni. Bir yere kaçmak yok, bekliyorum...

    anonim

    17/2/2020 04:43
        heart_plus : 4 stat_minus_2 : 0