kezban

#104319 - bu entryi ortalama 367 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. yazık.

    çok kezbanım, çünkü pembe nüfus cüzdanım benim bir t.c. vatandaşı olduğumu gösteriyordu. kesinlikle bir kezbanım çünkü 90-60-90 değildim. aynaya bakınca alelade birini görüyordum, erkek arkadaşıma göre çekici değildim, güzel değildim, seksi değildim. allah belamı vermişti çoktan, beni bu garip cehennemde çile çekmeye göndermişti. "rabbim, yarattın da neden bir barbara palvin gibi, neden bir Scarlett Johansson gibi yaratmadın" diye geceleri yorganı üzerime çekip engin karanlığımda ağlıyordum.

    evet bir erkek arkadaşım vardı amma velakin onu mutlu edemiyordum. onu hiçbir şeyin mutlu etmiyor oluşunun yegane sebebi bendim ona göre zira ben kezban bir türk kızıydım. "neden" diye soruyordum, "neden kezban kızlarımız???" hiç yaşamadan ölüyorduk sadece. türk erkeklerinin sofrasında adımız kezbanla beraber anılıyordu. sevgilim cevaplıyordu, "kezbansınız kezbaaaan" diyordu, kısa ve netti sevgilim.

    yakışıklı bir erkek görüyordum, yakışıklılığı ilgimi çekiyordu. siz hiç estetik bir şey görüp de etkilenmeyen bir insan gördünüz mü dostlar, iyi bir resim, iyi bir şarkı, iyi bir yemek görünce etkilenmeyen. allahın boş zamanında özene bezene yaratttığı bir erkek görüyordum mesela, birkaç saniyeliğine bakakalıyordum. sonra sevgilim ağzıma sçıyordu. "neden bakıyorsun" diyordu, "neden bakmayayım" diyordum. "kezbansın" diye bağırıyordu gene, kezban gibi bakıyormuşum o adama da.

    anlamıyordu, iyiye iyi denmesi gerektiğini anlamıyordu. belki de kendisi aşırı kıllı olduğu için kıskanıyordu, bilemiyorum. "o adam benden kılsız mı" diyordu, doğru söyleyip "evet" diyordum böğürüyordu, "benden yakışıklı mı" diyordu bu sefer yalan söylüyordum "hayır" diyordum, "pis yalancı" diye hönkürüyordu. ne yapacağımı kestiremiyor ve çaresizlik içinde kıvranıyordum. hadi sokaktaki erkeği geç, film izlerken aktörlere bakmamı bile kaldıramıyordu. "jude law" diyordum, "vay be" diyordum, ağzından köpükler çıkıyordu sevgilimin. "neden bakıyorsun" diyordu, ben "yahu ona bakmamak günahtır" diyordum, gene lafı yiyor oturuyordum.

    eski sevgililerimi bile kıskanıyordu. kıskandığını belli etmemeye çalışıyordu ama soruyordu yine "neler yapardınız" , "nerelere giderdiniz" gibi soruları sorunca bütün içtenliğimle cevaplıyor, sonrasında da "demek hala onu unutmadın" diye laf yiyordum. "yahu sen sordun ben de anlattım napayım" diyordum. bir türlü yaranamıyordum sevgilime.

    bana burun kıvırıyordu, "ben senden daha iyilerine layığım" psikolojisine bürünmüştü; ezik, salak, çirkin vb. sıfatları çekinmeden, gocunmadan yüzüme yüzüme sarf ediyordu. benden daha iyilerine layıktı, çünkü ben kezbandım dostlar, saçlarım sarı değildi mesela, yahut gözlerim renkli değildi sadece kahverengiydi. evropalı olsaydım halbuki işler böyle mi olurdu? Evropalılar rahat seks yapıyordu. rahat seks nasıl oluyordu bilmiyordum ama evropalılar rahattı.
    Bizimkiler acayipti, minibüste bir erkekle bir kadının kolları birazcık birbirine değse kadın adama "abaza herif" diye bakış atıyor, erkek de "ne abazası lan" diye bakış atıyordu. son sürat zirveye tırmanan cinsel gerilim toplumun her alanında kendini gösteriyor, ben de "nereye gidiyoruz biz böyle?" diye düşüncelere dalıyor ama asla cevabını bulamıyordum.

    kolay kavga çıkıyordu dostlar, gözüm dalıp da birine baksam kavga çıkıyordu ya bu hiçbir şeydi. ağzımdan çıkan her şey aleyhime delil olarak kullanılabiliyordu, sussam bu sefer de "neden susuyorsun" diyorlardı. neden sorusunu çok seviyorlardı ama cevapları hiç beğenmiyorlardı, zaten sorularına verilen cevapları beğenmemekten öte aldıkları bir zevk yoktu. "neden arkadaşlarınla dışarı çıktın", "neden o eteği giydin", "neden bana haber vermedin", "neden onu/bunu/şunu yaptın", "neden neden neden neden neden"..... diye gidiyordu sorular. bunalıyordum, bunala bunala kezbanlaşmıştım muhtemelen, bir insan durup dururken kezbanlaşamaz.

    sevgilim rüyalarında bile pamuk prensesini sayıklıyordu, önceleri o prensesi kendim zannederek gururlanıyordum ancak o prensesin bir ütopya olduğunu fark edince gururum kırılmıştı. Zaten gururum, sevgilim bana ne zaman "sen kezbansın", "sen esmersin", "isveç kızları çok seksi", "sizin memeleriniz ufak" (başka milletten birilerini test ettiğini sanmıyorum) gibi şeyler söylese kırılıyordu da onun kalbinde yatan prensesin ben olmadığımı öğrenince gururum daha da bir kırılmış, yerle yeksan olmuştu. onu ne kadar sevdiğimi göstermek, ona verdiğim değeri hissetmesini sağlamak için ona beyaz atlı prensim gibi davranıyordum, ne isterse yapmaya başlamıştım, kavgalarda hep "sen haklısın" diyor, arkadaşlarımı falan ekip her türlü zamanımdan, paramdan, zevkimden vs. feragat edip onu mutlu etmeye uğraşıyordum. istiyordum ki anlasın ona taptığımı, ona değer verdiğimi.

    mamafih, sevgilime bu reçete yaramamıştı. bu sefer kendini gerçek beyaz atlı prens sanmaya başlamıştı. yapabileceğim fedakarlıkların ötesinde şeyler istiyordu artık, "yapar mısın" kalıbı bile yok olmuş, "yap!" , "et!" , "git!" , "getir!" şeklinde emirlere dönüşmüştü. ne derse desin dayanmaya çalışıyordum, "yaparım", "ederim", "emredersin" diyor istediklerini yapıyordum bir şekilde. olmuyordu, her şey daha da kötüye gidiyordu, yine de hiçbir şeyi beğenmiyordu artık.

    sonunda ne kadar kezban olduğumun farkına vardım. hakkaten türk kızları kadar kezban bir kız güruhu dünya üzerinde başka yerde yoktu.

    sevgilimi terk edecektim. gittim yanına. beni görür görmez "o eteği niye giydin", "nerde kaldın", "kimlerleydin" sorularını sormaya, ardından da öküzlüklerini ara sıcaklar olarak sunmaya başladı. dayanamazdım, "eeehh be yeter ulan!!!" dedim. yumruğumu masaya vurdum. masanın bile canı acıdı. çıkan tok sesin ardından bir veda konuşması yaptım. hareketlerinin ve davranışlarının aslında kendisine zarar vermekte olduğunu, ilişkimizin artık yürümeyeceğini ve kendisinden ayrılacağımı beyan ettim. böğürmeye başlamıştı, hakaretler ediyordu. "kalkmışı indirirsin sen" benzeri bir şeyler zırvaladı, ben de dellendim, dayanamadım, "gider bir jigolo bulurum hem senin gibi bunaltmaz hem de kafa ütülemez" dedim. bir tokat salladı, geri durmadım ben de ona bir tokat salladım. bu şekilde ayrıldık. bana "hep kezban kalacaksın" dedi, ben de "sen de hep aşırı kıllı kalacaksın" dedim, bitti. sevgilisiz kalacağını sanmıyorum zira türk kızları aşırı kezban olduğu için illa başka birisini bulmuştur diye düşünüyorum.